Friday, November 20

düşünmek.düşün.düş.d.

Bazen, deniz görmeyen ama vapur duyan evimde otururken, düşünürüm ben. Her şey hakkında düşünürüm. Herkesin hakkında düşünecek bir şeyler de bulabilirim istersem. Kurmaca fikirler, garip senaryolar yaratabilirim kafamda. Bundan daha kolay bir şey yok zaten. Her şeyle ve herkesle ilgili istediğim kadar özgürce düşünebilirim. Bunu herkes yapabilir ve eminim yapıyordur da. Mesela karanlıkta gözlerimi tavana dikip, dışarıyı dinlerim ben. Rüzgarda yaprakların sesini duyarım bazen ve onları düşünürüm. Rüzgarın ne kadar muhteşem bir şey olduğunu ya da yaprakların hışırtısının sahile vuran dalga sesine ne kadar benzediğini düşünürüm. Gecenin bir köründe ağaçta mutlu mutlu öten bir kuşun ne demek istediğini düşünürüm. Yine geceleri, penceremin önünden gelen çıtırtılara köpeklerin sebep olduğunu bilirim ama birinin gizlice penceremin önünde gezdiğini düşünürüm inatla. Sonra korkarım bazen bu düşünceden. Bunu düşünmeyi sevmem ve daha başka, daha güzel şeyler düşünmeye çalışırım. Hemen her gün, günün herhangi bir anında duşa girdiğimde veya sifonu çektiğimde, üst kat komşumun da benimkilerle eş zamanda yukarıda aynılarını yapıyor olmasının ne kadar tuhaf olduğunu düşünürüm ister istemez. Sonra boğazdan gelen vapur sirenlerini duyarım. Vapur sirenlerini sevdiğimi düşünürüm çoğu zaman. O kadar çok çalarlar ki bazen peş peşe, vapurun az sonra bir yalıya çarpacağını düşünürüm. Sanki insanları uyandırmak, onları başlarına gelecek felaketten kaçabilmeleri için uyarmak istediklerinden dolayı o kadar çok ses çıkardıklarını düşünürüm. Sonra yavaş yavaş gözlerim kapanır. Uykuyu düşünürüm. Uyumadan önce görmek istediğim rüyayı düşünürüm. Sonra genelde sabah olur.

No comments: