Wednesday, February 17

Mr. Nerdy ve Ben



***


Az önce, odamda, yatağımın yaslandığı duvarın karşısında kalan duvarı, yattığım yerden, sırtım yastıklarıma dayalı, boynumdan aşağısı yorganımın içinde, midemdeki ağrı eşliğinde izledim. Durduk yere, Mr.Nerdy'nin neden o gün yalnız kalmayı seçtiğini düşündüm ilk, duvarımda asılı fotoğrafını gördüğümde. Alt tarafı bir gözlüktü o. Neden bir gözlük yalnız kalmak ister ki? Hem de muhteşem bir mayıs ayının İzmir'inde.. Belki de dedim, hiç böyle bir an yaşamamıştı o ana kadar, o kadar senelik hayatı boyunca. Ne de olsa yılların gözlüğüydü o.. Kim bilir kaç defa kırılıp onarılmıştı, camı çatlamıştı ve değiştirilmişti -belki de 0,75'lik bir miyop camına aşık olmuştu ve istemeden ondan ayrılmak durumunda kalmıştı yeni sahibinin gözleri miyop olmadığı için, bu da demek oluyor ki; acı bir aşk hikayesi vardı- Kim bilir kaç defa sapları ısıtılıp, yeni sahiplerinin kulak arkalarına tam oturacak şekilde eğilip burkulmuştu. Acaba kaç kişinin burnunun üzerinde yaşamıştı şimdiye kadar? Kim bilir kaç kişinin sözde gözlerine göz olmuştu da, -insanların işine yaramak adına- gerçekte kendi görmek istediklerini seyredememişti. İnsanlar nereye baksalar oraya bakmak zorunda olmak, ne görmek isteseler onu göstermeye mecbur olmak sıkıcı bir şey olmalı, ona hak veriyorum. Masmavi denizin karşısında, o muhteşem kokuyla birlikte herhangi bir masanın kenarında uçsuz bucaksız manzarayı izlemeye dalmışken o, aklıma şuan şu soru geldi; acaba hiç yüzmeyi denemiş miydi şimdiye kadar? Belki senelerden birinde, bir yaz günü, birden bire buz gibi soğuk suların içinde buluvermişti kendini keten bir gömleğin cebinde tam da öğleden sonra şekerlemesi yaptığı bir zamanda. Sahibi iskelede şezlonguna uzanmış, gazetesini okurken çıkıveren bir rüzgarda, iskelenin her yanına dağılan gazete sayfalarını toplamak için eğildiğinde cup diye denize düşüvermişti belki.. Ya da başka bir sahibinin yumuşacık saçları arasında kızgın güneşin altında beraberce güneşlenirlerken, unutulup, sahibinin kafasının üzerinde denize balıklama atlamak zorunda kalmıştı. Bu sene onunla beraber tatile gitmeye karar verdim. Gerçi beraber bir dolu yer gezdik ama yaz tatiline hiç çıkmadık. Mesela kumsal mı sever yoksa iskele mi, daha bunun cevabını bile bilmiyorum. Ya da biraz ılık suda yüzmekten mi hoşlanır yoksa buz gibi olanında mı? Belki de yüzmekten nefret ediyordur, belki onun da fobileri vardır. Karanlıkta kaldığında delirecek gibi hissediyor olabilir belki. Bu yüzden, onu, içine koyup bir kenara kaldırdığım kutudan çıkarsam iyi olur. Onunla uzun zamandır eskisi gibi görüşmüyoruz zaten. Benden uzakta o kutunun içinde kaldığı günlerde ya kafasını dinlemiştir ya da kendini işe yaramaz hissetmiştir muhtemelen, belki de unutulduğunu hissedip bana biraz darılmıştır. Ben ilkini tercih ederim tabii, umarım öyledir. Belki de o gün, muhteşem bir mayıs ayının İzmir'inde beraber olduğumuz o gün, onu o masanın kenarına koymamı kendisi istemişti benden. Ben içimden geldiği için yapmıştım bunu ama belki de onun bunu istediğini hissetmiştim, bilemiyorum. Mr. Nerdy o anda ne kadar da yalnız görünüyor gözüme hala, duvarımda asılı duran bu haliyle. Ama sanki hüzünlü bir portre olmasına karşın; huzurlu, sakin ve de aydınlık aynı zamanda.. Şimdi salondayım, az sonra onu kutusundan çıkarıp, sabah olduğunda -sabaha çok kalmadı zaten- güneşin doğuşunu izlemesi için masanın üzerine koyduktan sonra yatağıma gidip uyumaya karar verdim. Bakalım bu yeni gün bizim için nasıl geçecek!


***